Psikoterapi, genellikle konuşma terapisi olarak da bilinen, bireylerin duygusal, davranışsal ve zihinsel sorunlarını çözmeye yardımcı olan bir tedavi yöntemidir.
Psikoterapi
Yapılan Durumlara Örnekler
Depresyon: Üzüntü, ilgi kaybı, enerji düşüklüğü gibi belirtilerle kendini gösteren depresyon, psikoterapinin sıklıkla uygulandığı bir durumdur. Anksiyete bozuklukları: Kaygı, panik atak, obsesif kompulsif bozukluk gibi durumlar Travma sonrası stres bozukluğu İlişki sorunları: Çift terapisi veya bireysel terapi ile ilişki sorunlarına çözüm arama hedefi vardır. Özgüven eksikliği: Kendini değersiz hissetme, sosyal fobi gibi sorunlar Bağımlılıklar: Madde bağımlılığı veya davranışsal bağımlılıklarla mücadelede etkilidir. Kişilik bozuklukları: Kişiliğin belirli özelliklerinin neden olduğu sorunların çözümü.
Birçok farklı psikoterapi türü vardır ve her biri farklı teknikler kullanır. Ancak genel olarak, psikoterapide amaç;
Farkındalık yaratmak: Bireyin kendi düşünce, duygu ve davranışlarını daha iyi anlamasını sağlamak. Değişim sağlamak: Olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını daha sağlıklı olanlarla değiştirmek. Baş etme becerileri geliştirmek: Zorluklarla başa çıkmak için yeni beceriler öğrenmek. İlişkileri iyileştirmek: Kendimiz ve başkalarıyla olan ilişkileri güçlendirmek.
Psikoterapiye başlamalı mıyım?
Eğer aşağıdaki gibi sorunlarla karşılaşıyorsanız bir psikolog veya psikiyatristle görüşmek faydalı olabilir:
Günlük yaşamınıza engel olan duygusal zorluklar yaşıyorsanız.
İlişkilerinizde sürekli sorunlar yaşıyorsanız.
Kendinizi değersiz veya mutsuz hissediyorsanız.
Kaygı, korku veya panik ataklar yaşıyorsanız.
Uyku sorunlarınız varsa.
İştahınızda değişiklikler yaşıyorsanız.
Bağımlılıklarınız varsa.
Kendinizi yaralama veya intihar düşünceleriyle mücadele ediyorsanız.
Günümüze kadar bilim insanları ve bilimsel kuruluşlar tarafından çok sayıda erken boşalma tanımı yapılmıştır. Tanımların çoğunda (1)kısa boşalma süresi, (2)boşalmanın zamanlamasının kontrolü konusunda yetersizlik hissi ve (3)bu durumla ilgili olarak kişinin ve partnerinin sıkıntı yaşaması gibi üç anahtar noktada fikir birliği vardır. Boşalma kontrolünün sağlanamaması erkeklerde sürekli olarak cinsel ilişki sırasında kendisinin ya da partnerinin […]
Kadında orgazm bozukluğu sık görülen bir sorundur. Cinsel uyarılmanın en tepe noktasıdır. Şiddetli bir haz duyumuyla birlikte fizyolojik değişiklikler olur. Diğer adı “klimaks” yani doruğa ulaşmadır. Günlük konuşma dilinde “gelme” kelimesi ise orgazmın hem kadın ve hem erkek için sözel karşılığıdır. Bazı kadınlar “zirve” veya “tatmin” gibi daha örtük anlamlı kelimeler kullanmayı yeğler. Erkekte orgazmı
Kadında cinsel ilgi/uyarılma bozukluğu ilk kez DSM-5’de tanımlandı. Öte yandan DSM-IV’te iki ayrı tanı olan, kadında hipoaktif cinsel istek bozukluğu ve kadında cinsel uyarılma bozukluğunun özelliklerinin birleştirilmiş şeklidir. Kadında Cinsel İlgi/Uyarılma Bozukluğu DSM-IV hipoaktif cinsel istek bozukluğu tanısını; DSM-5 Kadında Cinsel İlgi/Uyarılma Bozukluğu Tanı Ölçütleri 1.Cinsel etkinliğe ilgisizlik ya da çok az ilgi gösterme 2.Cinsel
Cinsel organlarda-pelviste ağrı/içe girme bozukluğu nispeten yeni bir adlandırmadır ve vajinismusun yerini almıştır. Halbuki cinsel birleşme sırasında ortaya çıkan ağrının varlığı yüzyıllardır bilinmektedir. İlk olarak M.Ö. 2000 yıllarında Ramesseum Papyrus’un yazılı metinlerinde tanımlanmıştır. Romalı bir tabip olan Soranus, cinsel ilişki sırasında ağrı yakınması olan kadınlarda sorunun yalnızca uterus ve menstrüasyonla ilişkili olmadığını söylemiştir. Böylece bu
Cinsel yönelim, bir kişinin duygusal, romantik ve/veya cinsel çekim hissettiği cinsiyet veya cinsiyetlere yönelik eğilimdir. Bu, kişinin kimlere karşı romantik veya cinsel ilgi duyduğunu ifade eder. Heteroseksüel (karşı cinsiyete çekim), homoseksüel (aynı cinsiyete çekim), biseksüel (iki cinsiyete de çekim) ve daha birçok farklı şekillerde olabilir. Aseksüellik de cinsel yönelimler arasında yer alır ve cinsel çekim
Orta yaşta cinsellik ile ilgili olumsuz önyargılar vardır. Buna karşın, bu yaşlarda duygusal olgunluk ve cinsel özgüven artabilir. Sonuçta cinsel yaşamın daha da zenginleşmesi mümkündür. Ancak nasıl her yaşın ayrı bir güzelliği varsa ayrı cinsel deneyim ve yaşantı biçimi de vardır. Unutulmamalıdır ki yaşlandıkça cinselliğin niteliği bozulmaz ve önemi azalmaz, sadece farklılaşır. Yaşlanmayla birlikte fizyolojik